2 Temmuz katliamını ve hangi tarafta olduğunu unutma!

Yananlardan mısın, yakanlardan mısın?

2 Temmuz 1993’ten sonra Sivaslı biriyle yeni tanışıldığından ilk akla gelen, ilk sorulan sorulardan biridir bu soru.

Çoğunlukla kişinin alevi olup olmadığını öğrenmek için sorulmuş bir soru olsa da özünde derin anlamlar taşıyan, cevabını iyi düşünmek gereken sorulardan biridir.

Kişiye hangi tarafta yer aldığını hatırlatır.

Peki bu soruya alevi olalım ya da olmayalım bizler, şöyle iyice bir düşünüp cevap verirsek, ne deriz?

Yananlardan mıyız, yakanlardan mıyız?

Ya da söyle soralım yakanları ne kadar tanıyoruz?

Tarafımızı netleştirmek için gerçeğin bilgisine daha çok sahip olmamız gerekir.

2 Temmuz 1993’te Pir sultan Abdal Kültür etkinlikleri için Sivas’ta bulunan 35 canı TV kanallarından 8 saat izlettirerek, askerin polisin gözü önünde diri diri yakanlar, ağzından salyalar saçarak, kültür merkezine saldırıp, oteli ateşe verenler midir sadece?

Bu güruhu bir araya getirmek için,” Müslüman kamuoyuna” başlıklı, halka cihat çağrısı yapan bildirilerin emniyetten fakslandığı daha sonraki meclis araştırma komisyon tarafından açığa çıkartılmış ise;

Belediye tarafından “hicret koşusu” adı altında şehre getirilenler bir hafta otellerde bekletilmiş ise,

Yine belediye tarafından kaldırım döşeneceği gerekçesiyle otel önüne yığılan taşlar, katiller tarafından oteli taşlamak için kullanılmış ise,

Dönemin belediye başkanı Temel Karamollaoğlu katliam sırasında belediye hoparlöründen katliam yapanlara” gazanız mübarek olsun” demiş ise,

Katliam sonrası dönemin başbakanı Tansu Çiller “çok şükür otelin dışındaki vatandaşlarımıza bir şey olmamıştır, Cumhur başkanı Demirel” Butahrik sonucu halk galeyana gelmiş… Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır… Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır” şeklinde açıklama yapmış ise,

Dönemin iktidar ortağı ve SHP genel başkanı Erdal İnönü “Güvenlik güçlerimizin özverisiyle vatandaşlarımızın daha fazla zarar görmesi engellenmiştir” diyebilmiş ise,

Katliam zaman aşımı kararı ile düşürülmüş ve şimdiki Cumhurbaşkanı T. Erdoğan” karara “hayırlı olsun” demiş ise,

En ufak bir hak arama eylemine azgınca saldıran polisler ve ellerinde silahlarla gelip sloganlarla geri çekilen askerler otelin yakılışına açık açık göz yummuşlar ise biz bu katliama nasıl olurda sadece dinci, gerici bir grubun yaptığı katliam diyebiliriz.

Yukarıda saydığımız gerçekler açık ve net göstermektedir ki bu katliam tıpkı Dersimde, Maraş’ta, Çorum’da olduğu gibi, tıpkı Ermeni soykırımda, 6-7 Eylül Rum kıyımında, tıpkı Kürt halkına yapılan onca zulüm ve katliamda olduğu gibi bir devlet katliamıdır.

Dolayısıyla yakanlar, soma katliamına “fıtrat diyen”, işçi yakınlarını tekmeleyen, Ortadoğu’daki İşid çetelerine tırlarla silah gönderen, Emperyalizme uşaklık edenler, yarattıkları ekonomik krizin yükünü, kıdem tazminatı gaspıyla, zorunlu BES’lerle hemen her şeye art arda gelen zamanlarla işçilere ödetmeye çalışanlardır.

Yakanlar, ülkeyi karış karış katar emirlerine satan, nefes alınacak tek bir yeşil alan bırakmayan, haksızlıklara tepki gösteren herkesi göz altılarla tutuklamalarla tehdit eden, yüzlerce akademisyeni ihraç eden, kendilerinden olmayan herkesi terörist ilan edenlerdir.

Yakanlar, yarattıkları ranta, yolsuzluğa yağmaya dayalı sistemleriyle geleceğimizi çalan, eğitimden sağlığa devletin tüm sorumluluklarının yükünü halka yıkan, Pontus olduğumuz için, Ermeni olduğumuz için, Alevi, Kürt, ya da herhangi bir halktan olduğumuz için hor görmeyi, aşağılamayı, yok saymayı kendilerinde hak görenlerdir.

Yakanlar, bizleri balık istifi otobüslerde yolculuk etmeye zorlayan, açlık sınırının altı ücretlerle yaşamamızı isteyen, çocuk istismarlarına “bir kereden bir şey olmaz” diyecek kadar alçalan, kadınlara yönelik taciz tecavüz şiddet vakalarını, iyi hal indirimleriyle, yasalarıyla onaylayanlardır.

Yakanlar, tüm toplumu kendi yoz, çürümüş sistemlerinin bir parçası haline getirmeye çalışanlardır.

2 Temmuz 93’te Sivas’ta sadece 11 yaşındaki Koray’ımız değil, aydınlarımız, sanatçılarımız, semah dönen turnalarımız değil, türkü çalan sazlarımız, türkülerimiz değil hepimiz yakılmak istendik. Tıpkı bugün farklı farklı yollarla yakılmak istendiğimiz gibi.

Biz bu taraftayız.

Mahir, Deniz, ibo, Mazlum denilince başı dik, sol yumruğu havada, yürekleri titreyenleriz. Pir Sultanın, Şeyh Bedrettin’in, Seyit rızanın direngenliğini, zulme boyun eğmeyen iradesini, sonuna kadar gitmenin kararlılığını, onurunu sahiplenenleriz.

Biz onca haksızlığa, baskıya aşağılanmaya rağmen adım adım direnişi büyüten işçiler, halklar, kadınlar, gençler, emekçileriz.

Evet bizim tarafımız belli biz yananlardanız.

Ah edip vah edip göz yaşı dökenlerden değiliz. Çıkınımızda öfke biriktirip, zulme “daha teslim olmadık” diyenlerdeniz.

Taraf olmak aynı zamanda sorumluluk da almak demektir.

Sivas katliamının 26 yılında içinden geçtiğimiz süreç bize 2 Temmuz’u anma mitinglerine katılmanın yetmediğini, yetmeyeceğini, daha fazla katılım sağlayabilmek için, öncesi çalışmalara da aklımızla emeğimizle katılmamız gerektiğini göstermektedir. Bildiri dağıtımından afiş asmaya, bir yakınını, tanıdığını mitinge katılım için çağırmaya, park etkinliklerinde görev almaya kadar yapılacak her türlü iş sadece devrimcilerin değil, sadece Alevilerin değil, kendine insanım diyen, nerde bir haksızlık varsa “karşısındayım “diyen herkesin sorumluluğudur.

Bir diğer sorumluluğumuzda kimliğimize kültürümüze sahip çıktığımız kadar kurumlarımıza da gerektiğinde sahip çıkmak, gerektiğinde ise müdahale edebilmektir.

10. yıl sonuncu yıl olsun diyenlere nasıl ki binlerce kişi meydanlara çıkarak cevap verdik, bu yılda anma eylemlerini sönümlendirmek isteyen her kesime karşı yine en iyi cevap binlerce kişi taleplerimizle 2 Temmuz mitinginler ine katılım sağlamak olacaktır.

  • Zorunlu din dersleri kaldırılsın,
  • Madımak utanç müzesi olsun,
  • Şehitlerimizin yanından katillerin isimleri silinsin,
  • Cem evleri ibadethane sayılsın,
  • Diyanet işleri kaldırılsın,
  • Pir Sultan Abdal Kültür Etkinlikleri tekrara Sivas’a alınsın
    talepleri yananların tarafında yer alan herkesin talepleridir. Sahiplenmek, yaygınlaştırmak, büyütmek gerekir.

26 yıl önce yaşanmış 2 Temmuz Sivas katliamı bugün bizlere bir kez daha ne tarafta olduğumuzu ne yapmamız gerektiğini hatırlatmaktadır.

Ve başlamak, başarmanın yarısından fazlasıdır.

Anadolu Kültür ve Araştırma Derneği olarak seni kendin için, hepimiz için, geleceğimiz için yapabildiklerini büyütmeye çağırıyoruz.

Seni Alevi’si, Sünni’siyle, 2 Temmuz anmaları için canını dişine takıp çalışan yoldaşlarımızın yanına, Halkların kardeşliğini ve ortak mücadelesini büyütmeye çağırıyoruz.

Seni 2 Temmuz anma çalışmalarına katılmaya, 2 Temmuz mitinginde meydanlarda bir olmaya çağırıyoruz.

Seni, gerçeği rehber edinen, adalet ve özgürlük için mücadele eden yolumuza yoldaş olmaya çağırıyoruz.

KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA

YA HEP BERABER YA HİÇBİRİMİZ

AKA-DER (Anadolu Kültür ve Araştırma Derneği)