Biz Gezici’yiz, Her Zaman, ve Onlar Gidici, Er ya da Geç

24 Haziran Seçimleri ardından…

BİZ GEZİCİ’YİZ, HER ZAMAN
VE ONLAR GİDİCİ, ER YA DA GEÇ

24 Haziran 2018 seçimleri, bu ülkenin tarihine iktidarın gasp edildiği seçimler olarak geçecektir.

Erdoğan, Saray, arkasında ABD ve müttefikleri ile simülasyonlara başvurmuş, çeteler eli ile iktidarı gasp etmiş ve bir “zafer” ilan etmiştir.

16 Nisan’daki hileli seçimlerde, CHP, Kılıçdaroğlu, nasıl sandık başında, sokakta açık hilelere karşı protestolar düzenleyen insanları evlerine dönmeye çağırdı ise, 24 Haziran’da, CHP’ye, Akşener’in İYİ Parti’si de eklenerek, “Millet İttifakı” aynı tutmu sergilemiştir.

24 Haziran gecesi, ne YSK önüne sandalye atacağını söyleyen Muharrem İnce, ne de YSK’nın önünden jiletle bile kazıyamayacaklarını söyleyen Meral Akşener ortalıkta gözükmemiştir.

Ne tesadüfdür ki, herkes kazanmıştır! Gerçekte bir tek HDP, baraj altında bırakılmak istenmesine rağmen, arkasındaki örgütlü halk gücü nedeniyle, baraj altında bırakılmasının sonuçları kestirilemediği için meclise girmiştir.

24 Haziran gecesi yaşananlar gösteriyor ki, ortada bir anlaşma vardır.

Bunun nasıl yapıldığı ikinci bir konudur. “Bu ülkenin kader seçimi” diye propaganda edenlerin bahsettikleri “kader” ile, bu toprakların işçi-emekçilerinin, insanca ve onuru ile yaşamak isteyen milyonların kaderinin aynı olmadığı açıkça ortaya çıkmıştır.

Muharrem İnce ertesi gün, kendisini 24 Haziran gecesi boyunca merak eden, başına bir şey geldiğini düşünen, kendisine inanmış insanları şifozren, ruh hastası olmakla suçlayarak, prompterden değil ama kağıttan okuduğu bir metinle Erdoğan’ın “zaferi”ni bir kez daha teyit ve tebrik etmiştir.

Erdoğan, Saray, sözcü İbrahim Kalın’ın yanına yeni bir sözcü daha kazanmıştır. Biri Kalın, diğeri İnce’dir…

Meral Akşener, ancak üçüncü gün ortaya çıkıp, “kazandık” diyerek, seçimleri meşrulaştırma işlevini yerine getirmiştir.
Bu “zafer” bizlere, işçi-emekçilere, halka karşı, “Cumhur”dan “Millet”ine egemenlerin hep birlikte kazandıkları “zafer”dir!
Bu yeni başkanlık sistemini isteyen ABD ve müttefiklerinin “zaferi”dir. Suriye meselesinde Erdoğan’ın rolü bitmemiştir. İran için rol alacağı da açıktır.

Bizim en önemli kazanımımız, Gezi’den bu yana bitirilemeyen direncimizin iki ay boyunca yeniden bir seferberliğe dönüşmüş olması, bu seferberliğin yarattığı örgütlülüktür.

Artık parlamento bitmiştir. Yeni başkanlık sisteminde ara sıra bir tiyatro işlevi görmek dışında bir işe yaramayacaktır. Artık egemenlerin sözcüsü sahte liderlerin işçi-emekçileri kandırması o kadar rahat olmayacaktır. Halkın gücünden korkanların 24 Haziran gecesi takındıkları tutum, bize de gücümüzü göstermiş olmalıdır. Gezi Direnişi, Erdoğan’ın kimyasını ne kadar bozdu ise, Kılıçdaroğlu’nun da, İnce’nin de, Akşener’in de, Koç’un da, Sabancı’nın da kimyasını bozmuştur.

Saray Rejimi’nin bugüne kadar yaptıkları bundan sonra da yapacaklarının teminatıdır.

Saray Rejimi, emperyalistlerin taşeronluğunu yaparak, içerde ve dışarda savaş politikalarına devam edecektir. Suriye’den sonra İran’a doğru yayılmak istenen savaşta tetikçiliğe devam edilecektir.

Saray Rejimi, grevleri yasaklamaya, ücretleri olabildiğince düşürmeye, işçi cinayetlerine yol vermeye, ekonomik krizin yükünü işçi-emekçilerin sırtına yüklemeye devam edecektir.
Saray Rejimi, tarımı bitirmeye, uluslararası tekellerin insafına bırakmaya devam edecektir.

Saray Rejimi, madenlerle, termik, nükleer ve HES’lerle doğayı yağmalamaya, tekellere peşkeş çekmeye devam edecektir.
Saray Rejimi, eğitimi özelleştirmeye, niteliksizleştirmeye ve çocuklarımızın geleceğini çalmaya devam edecektir.

Saray Rejimi, çocuklarımızın tecavüze uğrayıp katledilmesi, kadınlara karşı taciz, tecavüz ve katliamları %700 arttıran zihniyeti örgütlemeye devam edecektir.

Saray Rejimi, tüm bunları gerçekleştirebilmek için baskıyı ve şiddeti arttırarak sürdürmeye devam edecektir.

Önemli olan bizim ne yapacağımızdır…

Biz, insanca ve onuru ile yaşamak isteyenler;

Biz, eşit, özgür, kardeşçe ve barış içinde bir ülke ve dünyada yaşamak isteyenlerin ne yapacağıdır.

Kendi gücümüze güvenmek dışında bir yolumuz yoktur. En azından onların korktukları kadar kendi gücümüze güvenelim.

Tek eksiğimiz ve en önemli eksiğimiz örgütlülüğümüzün yetersizliğidir. Seçim dönemlerinde yarattığımız seferberlik duygusu, sakin ama kararlı bir şekilde her güne yayılmalı, bunun için örgütlü hareket etme yeteneği geliştirilmelidir.
Gücümüz örgütlülüğümüzdedir. İsteklerimizi hayata geçirmenin tek yolu örgütlenmek ve örgütlülüğümüzü her geçen gün büyütmek, kalıcı hale getirmektir.

Egemenlerin korkusunu gerçeğe çevirecek olan örgütlü gücümüzdür.

İnsanca ve onuruyla yaşamak isteyen herkesi; işyerlerinde, mahallelerde, okullarda, kendimizin ve çocuklarımızın bugünü ve geleceği için her biçim altında örgütlenmeye, örgütlü gücümüzle direnmeye çağırıyoruz.

Biz Geziciyiz, her zaman ve onlar gidici, er ya da geç…

Kendi gücüne güven, örgütlen!

Örgütlü halkları hiçbir kuvvet yenemez!

KALDIRAÇ

8 Temmuz 2018