“Fiilî ve meşru mücadele hakkımızı kullanarak bu abluka dağıtılabilir”

Adına son olarak, “partili cumhurbaşkanlığı sistemi” denen yönetim şekliyle hedeflenen nedir?
Mümkün olan en geniş tartışma, istişare, uzlaşı ve mutabakata dayanmayan, ülkenin süreğen sorunlarına çözüm üretmeyen ve demokratik değişim taleplerine cevap vermeyen anayasalar bir toplumsal sözleşme karakteri taşımaz. Genel kabul gören bu anlayış yerine, AKP-MHP yönetimlerinin dayatması ile fiilen uygulanan başkanlık, “Cumhurbaşkanlığı sistemi” adı altında anayasal yeni bir rejim haline getirilmek istenmektedir.
Siyasal ve toplumsal muhalefetin, ifade, basın ve toplanma özgürlüklerinin OHAL rejimi altında ağır baskı altına alındığı, can ve mal güvenliğinin kalmadığı, milletvekillerinin ve belediye başkanlarının hapsedildiği, içeride ve dışarıda savaşın sürdürüldüğü, cezaevlerinin dolup taştığı, ülkenin tamamının bir yarı-açık cezaevine çevrildiği, sendikal hak ve özgürlüklerin, çalışma hakkının OHAL KHK’larıyla ortadan kaldırıldığı, üniversitelerin, üniversite olmaktan çıkarıldığı, akademisyenlere cadı avı uygulandığı, şiddetin, tacizin, tecavüzün alabildiğine meşrulaştırıldığı, bir dönemde:
Neresinden bakılırsa bakılsın, Türkiye’de anayasa yapım koşulları ve ortamı yoktur.
Bu, halkın önüne getirilen anayasa değişikliği teklifini, baştan gayri meşru kılmaktadır.
Toplumsal mücadele güçlerinin bu sürece dair tutumu ne olmalıdır? Ortak bir mücadele hattı nasıl örülür?
Emek ve demokrasi güçleri, siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri, sendikalar olarak, yasaklara, çatışma çıkaran, kaostan beslenen, batağa saplanan ve dikta Anayasasını dayatan, “kendine demokrat” AKP iktidarının yasaklarına, faşizan tutumuna karşı fiili ve meşru mücadele hakkımızı sonuna kadar kullanarak bu abluka dağıtılabilir.
Referandumdan çıkacak olası iki farklı sonuca göre, toplumsal mücadele güçleri ne yapmalı, nasıl konum almalı?
Emekçilerin yüzyıllardır süren mücadelesi sonucu ortaya çıkan temel hak ve özgürlükleri AKP’nin sivil darbesine, OHAL’ine, Başkanlık hevesine terk etmeyeceğiz.
Emek, demokrasi ve özgürlük mücadelemizi, dün olduğu gibi bugün de daha çok büyüterek sürdüreceğiz.
Zulme boyun eğmeyeceğiz, diz çökmeyeceğiz, susmayacağız! DİRENECEĞİZ!