İşçi sınıfını köleleştirme saldırısına karşı Birleşik Emek Cephesi!

TÜPRAŞ’a ait 4 rafineride Petrol-İş sendikası ile işkolundaki patron örgütü KİPLAS arasında 4300 işçiyi kapsayan TİS görüşmeleri bilinçli olarak Koç Holding tarafından çıkmaza sokuldu; sözleşmenin sonucunu Yüksek Hakem Kurulu (YHK) tayin etti. YHK, Türkiye sermaye sınıfının da koçbaşı olan Koç Holding ne istediyse onu yaptı.

Sınıfın kritik gündemlerinin başında, kamu alanında yaklaşık 200 bin, metal işkolunda ise 130 bin işçiyi kapsayan Toplu İş Sözleşmesi (TİS) süreci var.

Bu sözleşmeler, aileleriyle beraber milyonu aşkın bir emekçi kitlesini doğrudan etkilerken, genel ücretlere ve diğer haklara emsal teşkil edeceği için dolaylı olarak tüm işçi sınıfını etkileyecek niteliktedir.

Kamu alanındaki TİS görüşmeleri Türk-İş ile devleti temsilen Kamu-İş arasında sürdürülüyor. Türk-İş, ilk görüşmede işçilerin haklarını geliştirici olmaktan uzak olan, belki geçmiş reel ücret kayıplarını telafi edebilecek bir teklifle masaya oturdu.

Metal patronları örgütü MESS ile işkolundaki sendikalar arasında yapılacak görüşmeler ise henüz başlamadı. İki taraf da hazırlıklarını sürdürüyor.

TÜPRAŞ sözleşmesinde izlenen saldırgan taktik, sermayenin diğer sözleşmelere hazırlığı olarak da okunmalıdır.

Ancak saldırı daha kapsamlıdır. Sermaye sınıfı, bir dediğini ikiletmeyen devletinin tam desteğiyle işçi sınıfına karşı topyekûn bir saldırı yürütüyor.

Bir yandan sözleşmelerde açığa çıktığı gibi cesaretle hak gasplarına girişirken diğer taraftan ekonomik krizi de fırsat olarak kullanıp işçileri köle kertesine getirecek yeni yasal düzenlemelerin hazırlıklarını yürütülüyor.

YHK marifetiyle bitirilen TÜPRAŞ sözleşmesi hak gasplarına örnektir. 40 yıldır 2 yıl olan TİS geçerlilik süresi 3 yıla çıkartılıyor, yüzde 6 zam yeterli görülüyor, vardiya, izinler vb. çalışma düzeniyle ilgili kritik konularda işçinin inisiyatifi devre dışı bırakılıyor.

Sendikalar, kıdem tazminat gündemiyle ilgiliyken, patronlar işçileri köle kertesine getirecek yeni saldırılara hazırlanıyor. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), geçtiğimiz Mayıs ayında ‘çalışma yaşamını’ ilgilendiren bir dizi talebin yer aldığı rapor hazırladı. Rapor ve talepler, Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Koordinasyon Kurulu (YOİKK) Yönlendirme Komitesi toplantısında kabul edilerek hazırlıklara başlandı.

DİSK Araştırma dairesi (DİSK-AR) yöneticisi de olan Aziz Çelik, sermayenin yeni saldırı planını başlıklar halinde ele alarak açıkladı.

Çelik’in açıkladığı saldırı planında şu ana başlıklar var:

• Belirli süreli (geçici) çalışmada keyfilik

• Deneme süresi 2 aydan 6 aya çıkarılacak

• Telafi çalışması 2 aydan 6 aya çıkarılacak

• Denkleştirme süresi 2 aydan 4 aya çıkarılıyor

• İşçi alacaklarında dava açma süresi 5 yıldan 1 yıla indiriliyor

• İşçi Sağlığı ve Güvenliği mevzuatına tırpan

• Zorunlu istihdam alanları daraltılıyor

Özellikle kayıtdışı alanda fiili olarak bir boyutta uygulanan bu çalışma koşulları, yasal kılıfına da kavuşturularak, işçilerin iliğine-kemiğine kadar sömürülmesi, uygulamanın genelleştirilerek sınıfın esaretinin derinleştirilmesi amaçlanıyor.

Saldırı topyekûndur, topyekûn direnişle püskürtülebilir.

TÜPRAŞ işçilerinin yanında olmayan kamu işçisi, metal işçisi, belediye işçisi vd. işçiler; Türk-İş, DİSK, KESK vd. sendikalar; niyetlerinden bağımsız sermayenin değirmenine su taşır durumdadırlar.

Sermaye sınıfının fıtratı; daha fazla sömürü, daha fazla kârdır. Devlet, kendi varlığının teminatıdır, kendi devletidir.

Köleleştirme saldırılarını püskürtmek mümkündür. Topyekûn karşı direnişi örecek birleşik bir emek cephesi saldırıları püskürtebilir, dahası, sermayenin çanına ot tıkayabilir.

Bunu, sendikaların başına çöreklenmiş; devletle, patronlarla iş tutan asalaklardan beklemek gerçekçi değildir. Sendikacılığı basın bürosu kertesine indirmiş, hakları için dişe diş kavga etmeyi çoktan bir kenara bırakmış sendikacılardan beklemek gerçekçi değildir.

Bu görev ve sorumluluk; hayli azınlıkta da olsalar sınıfın çıkarları için samimi olarak mücadele eden sendikacıların, bu görev ve sorumluluk; hiç de azımsanmayacak sayılarda olan fabrika ve işyerlerindeki işçi önderlerinin, bu görev ve sorumluluk; sınıf bilinciyle donanmış devrimci sosyalist tüm işçilerin, bu doğrultuda mücadele eden tüm örgütlerin omuzundadır.

Esaret cenderesini kırmak için öne çıkma zamanıdır!