Şah Mahkemesinde İki Devrimci Sanatçı: Keramat Daneshian ve Khosrow Golesorkhi [1]

1974 yılı. İki devrimci; Şair Khosrow ve Yönetmen Keramat,karanlık günlerde, halk düşmanı şah rejimine karşı açılan isyan bayrağının yere düşmesine izin vermedi.
O zamanlarda, şah içerde ve dışarda destekçi kazanmak için, hiçbir rejimin harcamadığı kadar para harcamıştı. Ağır sansür altındaki gazeteler şaha övgülerle doluydu. Bütün posterleri ve portreleri, Beyaz Devrimin(Şah reformları) masraflı sütunlarına rağmen halk; “Duymuyorum!” diyordu. Çocuklarına yapılan işkenceyi, onların tutuklanıp öldürülmesini fısıldaşıyordu.

Devrimci Öğretmen
Daneshian 1946’da Shiraz’da doğdu. Mahkemede: “İlk mahkemede faşist yapınızdan dolayı savunmamızı dinlemediniz. Oysa benim savunmam yoksulların ve ezilenlerin hakları ve yeminli insanlık düşmanları tarafından karşı devrimci saldırılar ile karşılaşan halkın savunusundan daha önemli değildir. Eğer devrimci güçlerden ve halkın ayaklanmasından korkmuyor; İran’da egemen sınıfların ebedi olduğuna inanıyorsanız, tarih size gerçeği gösterecek.”
Keramat Daneshian SAVAK(İran gizli polisi) tarafından ilk olarak 1970’te yakalandı ve bir yıl hapis cezasına çarptırıldı. Hapiste işçiler arasında çalışmaya karar verdi. Şah diktatörlüğüne karşı mücadele ederken yapılması gereken ne kadar çok tartışma vardı… Bu eğilim İran’a özgü değildi.
Bir keresinde hapishane yöneticisinin, “Ne yapabilirsiniz ki?” sorusunu, halkın öfkesini uyandırmak dışında hiçbir şey, diye yanıtlamıştı. “Hemen zafer beklemiyoruz. Kendimiz için bir şey istemiyoruz, belki 50, 70 hatta 100 yıl sonra… Ama kim bilir belki daha erken… Diktatörler öleceklerine hiç inanmıyorlar.”
Tebriz’e taşınınca Azeri kültürünü tanıdı. Samed Behrengi’yle tanıştıktan sonra, takipçisi oldu. Azeri bölgelerinde sosyalist ideolojiyi yaymak istiyordu. Behrengi’nin bazı takipçilerinin orda zaten öğretmenlik yaptığını duyunca, güneye geçti. İlk kez orda tutuklandı.

İran’ın Guevara’sı
Khosrow Golesorkhi Rasht’ta 1944’te doğdu. Bir devrimci çalışma grubunun parçası olarak, ’73 nisanında yakalandı. Mahkemeye çıkarılıp, en fazla 3 yıl ceza alacağı düşünülüyordu. Ama bir önceki rejimin kanunlarından biriyle, ölüm cezasıyla yargılanmasına karar verildi.
30’unda hakimin karşısına çıktığında, askeri hakimin yüzüne bakıp: “Halkın şanlı adına! Meşruluğunu hiçbir zaman tanımadığım bir mahkeme karşısında kendimi savunacağım. Bir Marksist olarak halktan ve tarihten yanayım. Bana ne kadar saldırırsanız saldırın, bunu onur sayarım. Size ne kadar uzaksam, halka o kadar yakınımdır. İnançlarımı ne kadar kötülerseniz, inançlarım, halkın sempatisini ve desteğini daha çok kazanır. Eğer beni yakarsanız bile ve kesinlikle yapacaksınız, insanlar cesedimden bayraklar ve şarkılar yapacak”der.
Hüseyin ve Ali’den devrimciliğini öğrendiğini; İslam’dan yola çıkarak Sosyalizme ve Marksizm-Leninizm’e ulaştığını ve islam hukukuna saygı duyduğunu söyler. İslamın sosyalizme giden özü barındırdığını, egemen sınıfın bunu çarpıttığını söyler.
Hooman Maid’in 1974’te İran’ın Che Guevara figürü olarak tarif ettiği, Golesorkhi Birlik Marşı şiirinde: “Her kalp atışı, şarkımız/Kan kızılı, sancağımız/Yüreklerimiz, bayrağımız /Ve şarkılarımız olmalıdır.”  Yazar.

‘Kamplaşma; Dönemin Karakteri
Sanat ve edebiyat net olarak ikiye bölünmüştü. Yaratıcı sanat ve edebiyatla yozlaştırıcı olan. İlk kampta yer alanlar, halkın acılarını, umutlarını ve ideallerini anlatanlar, ağır şartlar altındaydı. Sansür ve baskılar ciddi boyutlardayken, üretimin büyük bir kısmı, hapishane çıkışlıydı. Diğerleri feodal yönetimin propaganda aygıtı olarak görev alıyor, petrolün, yeşil dolarların ve çeşitli devlet örgütünün koruması altında hareket ediyor ve bunlar tarafından semiriliyordu.
Siyasi cinayetler yaşanıyor; şair Furuq Farrokhzad’ın devlet organizasyonu araba kazası, olimpik altın madalyalı güreşçi ve halk kahramanı, Takhti’nin şüpheli ve trajik ölümü, Küçük Kara Balık kitabının da yazarı Samed Behrengi’nin Aras nehrinde boğdurulması, Ali Şeriati’nin infazı ve işkenceler ve silahlı asilerin infazları dönemin profilini ortaya koyuyordu.
Emperyalistlerin peydahladığı darbe, çirkin yüzünü göstermeden önce bile devlet destekli mafya örgütleri ve çeteler aracılığıyla bir çok insanlık suçu işleniyordu.

Egemenler’in Hukuk Şovu; Devrimciler
Boyun Eğmez!
Şah devrilmesinin yakın olduğunu hissettiği için her yolla propaganda yapıyordu. Mahkemenin yapılacağı dönem İran’da uluslararası bir insan hakları konferansı düzenleniyordu. Devlet, bunu fırsata çevirmek ve Beyaz “Devrim”in havasını estirmeye çalışıyordu. Daneshian’la Golesorkhi’nin davasını propaganda yapmak için devlet televizyonunda canlı yayınladı. Umdukları, devrimcilerin pişmanız diyip, af dilemesiydi. Bu sayede ne kadar “demokratik” bir rejim oluşturduklarını göstereceklerdi.
Mahkeme sürerken Tağmen Ghaffarzadeh, başyargıç; Golesorkhi’yi kendi savunmasını yapması konusunda uyarınca, yüzünde alaycı bir gülümsemeyle “Sözcüklerimden korkuyor musunuz?” dedi.  Daha öncesinde savunmasında “İran toplumu, öldürülmeye çalışılmamın nedeninin Marksist görüşlerim olmasını bilsin. Benim suçum suikast değil, fikirlerimdir. Burada, yabancı gazetecilerin şahitliğinde bu mahkemeyi, dosyamın yazarlarını, sorumsuz ve hukuksuzlukla suçluyorum. Bütün insan hakları örgütlerini, komitelerini, burada işlenecek devlet suçuna tanık olmaya çağırıyorum.”
“Askeri mahkeme, savunmamı okuma hakkını bile vermedi. Ben bir Marksist-Leninistim. İslami hukuğa saygı duyuyorum. Uğruna öleceğim görüşlerimi,  yüksek bir sesle haykıracağım: Dünyanın bizim gibi Neo-kolonyalizm tarafından yönetilen  hiçbir ülkesinde, Marksist bir hatla yola çıkmadan doğru, ulusal bir yönetim oluşturulamaz. ”
Khosrow Golesorkhi, kendisinden, konuşmasını kendi savunması ile sınırlı tutması istenince, kendi savunusunun, tiranlığa karşı savaşan kitlelerin savunusu olduğunu söyledi. Yargıç ısrar edince, Golesorkhi, kağıtlarını toplayıp, “O zaman oturuyorum. Konuşmayacağım.” dedi ve konuşmasını bitirdi. Mahkeme tarafından “terör” faaliyetlerine devam edip etmeyeceği sorulunca, evet diye yanıtladı.
Mahkeme Keramat ve Khosrow’un ölüm kararını açıklayınca gülümsediler, el sıkıştılar ve sarıldılar. Khosrow “Yoldaş!” dedi. Keramat “En iyi yoldaşım!” diye yanıtladı.
Golesorki’nin kitabı “Sanatın Politikaları, Şiirin Politikaları” ağır sansür altında bir kitabın en fazla 2000 baskı yaptığı dönem, bir kaç ay içinde 50.000 baskı yaptı. Legal ve illegal yollarla binler, Golesorkhi’nin fikirlerine ulaşmak istedi.

Son Gece
17 Şubat 1974;  iki devrimci sanatçının son gecesini geçirdiği hücre, sloganlarla doldu. Yemeklerini sessizce yediler ve kendilerini infaz alanına götüren kamyondaki askerlerin suratlarına sloganlarını haykırdılar. Gözlerini kapatacak gözlüğü, doğacak kızıl şafağı görmek için reddettiler.
“Yoldaşlar! Kahramanlar! Canımızı, korkmadan ülkemiz için feda ediyoruz…”
Sonra “Ateş!” emrini kendileri verdiler.
Golesorkhi: “Sanatsal bakışı olan bir insan, toplumla daha geniş bağlar oluşturur. Sanatçı, kendi coğrafyasındaki insanların yaşamıyla bağlantı kurar ve onlarla birlikte mücadele eder. Bu herhangi bir edebiyat okulunda böyle olmayabilir. Tıpkı Filistinli fedailerin şiirlerinin bu okullarda okutulmayacağı gibi.  Neden okutulsun ki? Neden etkili sanat formlarımız, edebiyat ve sanat, okullarda hapsedilsin? Şiirin yeri kütüphaneler değil, diller ve zihinlerdir. Edebiyat , her zaman sosyal hareketteki yerini almalıdır. Edebiyatın görevi uyandırmaktır. İlerici edebiyatın görevi, sosyal hareketler oluşturmak ve halkların tarihsel ilerleyişlerine yardım etmektir. “ yazar.

 

YUSUF ALP