“Sudan’da devrimci durum gelişiyor”*

*Komünist Parti sözcüsü Dr. Fathi Al Fadol’la röportaj

2018 sonunda hayat pahalılığına karşı başkent Hartum’da başlayan eylemler bütün ülkeye yayılmış ve katliamlara rağmen kesintisiz devam etmişti. Eylemler medyada kendine yer bulsa da bir yönü hep arka planda bırakıldı.

Sudan’daki eylemlerde, hareketin belirleyici güçlerinden bir tanesi Sudan Komünist Partisi(SKP). Sudan Ulusal Kurtuluş Hareketi (özgün adı Hareket-ul Teherrur el Watani el Sudani-HASTO) olarak ülke siyaset sahnesine çıktı; Ağustos 1946’da SKP adını aldı. (Kaynak: Sudan halk ayaklanması hakkında ezber dışı belirlemeler, Faik Bulut, Gazete Duvar)

73 yıllık mücadelesiyle ülke tarihinde önemli bir yeri olan SKP ile görüştük. Parti sözcüsü Dr Al Fadol’la iki bölümden oluşan bir röportaj yaptık.

Hazırladığımız soruların bir kısmı daha güncel olanla ilgiliyken ikinci kısmı tarihsel, toplumsal süreç ve daha genel olanla ilgili. Devrimin yarattığı etki Sudan’la sınırlı kalmıyor, bölgemizdeki bütün devrimci hareketler için öğretici oluyor.

Sokağın durumu nasıl? Ne sıklıkta eylem, etkinlik yapılıyor, katılım ne durumda, yaygınlık durumu nedir?

Evet, protestolar, eylemler, gösteriler, oturma eylemleri ve grevler ülkedeki günlük hayatın bir parçası. Bu eylemler başkentte ya da büyük şehirlerle sınırlı değil, kasabalarda ve kırsal alanlarda da gerçekleştiriliyor. Nedenleri yerele göre farklılık gösteriyor olabilir, ama temel özelliği kitlelerin haklarını talep etmeleri. Ama yerellerde talepler temelde anti diktatoryal ve muhalefet yanlısı. Birleştirici unsur yaşananlara muhalefet güçleri tarafından kurulan ve yaygınlaştırılan direniş komitelerinin önderlik etmesi.

Şunu rahat bir şekilde söyleyebilirim ki kitlesel protesto gösterileri hafiflemeden devam etmekte. 17 Temmuz, Perşembe günü dahi on binlerce insan başkentte toplandı, sivil yönetim ve baskı mağdurlarına adalet talep eden bir haftalık eylemlerin sonuncusunu gerçekleştirdi.

Bu eylemlere katılan insanlar şehirden şehire, kasabadan kasabaya farklılık gösteriyor. Başkentte ve bazı şehirlerde, emekçi halk, işçi sınıfı, profesyoneller (mühendisler, doktorlar vb.) ve kamu görevlileri asıl gücü oluşturuyor. Atbara ve Port Sudan şehirlerinde işçi sınıfı ana güç. Kuzey’de Nil Nehri etrafında ve Orta’da Algazeria bölgesinde köylülük asıl gücü oluşturmakta. Burada, aynı zamanda mühendisler ve tarım işçileri de organizasyonda ve direniş komitelerinin oluşumunda önemli rol oynamaktadır.

Sizin de içinde bulunduğunuz muhalefet koalisyonunun(Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri Koalisyonu) durumu nasıl: Birbirinden farklı yaklaşımlarda örgütlerin yer aldığını görüyoruz. Beşir devrildikten sonra koalisyonda tartıştığınız, adım atmaya çalıştığınız konular neler?

Hem siyasi bir platformu sağlamak hem de muhalefetin geniş bir örgütsel bütünlüğünü sağlamak SKP’ye ve diğer siyasi güçlere düştü. Özgürlük ve Değişim İttifakı, sizin de doğru bir şekilde belirttiğiniz gibi farklı ideolojilerdeki farklı gruplardan oluşmakta. Ama bu, devrimin bu sürecinde doğru taktik olduğunu düşündüğümüz geniş bir cephe’dir.

Her şey tartışılıyor. Çoğunlukla bir uzlaşmaya varılıyor, uzlaşma olmadığı takdirde her parti veya örgütün kendi bağımsız pozisyonunu koruma hakkı saklı. Şu anda, ana olarak hükümetin üç aşamasının oluşturulmasında ve silahlı gruplarla ilişkilerinde temel alınacak iki adet dokümanla ilgili konuşuyoruz. SKP(Sudan Komünist Partisi) olarak, biz eylem birlikteliğini sağlamak için elimizden geleni yapıyoruz. Ama bu 11 Nisan günü tesis ettiğimiz prensibimize ihanet ederek başarılamaz. 11 Nisan darbesi, devrimi engellemek için yapılmış bir darbedir. Albashier’in görevden alınması ile amaçlanan, rejimin ideolojik temelini genişletmek adına, rejime karşı çıkabilecek bir muhalefetin oluşabileceği bir ortamı engellemekti. Askeri Geçiş Konseyi (TMC), El Beşir rejiminin bir devamı olduğu için, SKP, TMC’nin ülkenin geleceğinde oynayabileceği herhangi bir rolü kabul etmemektedir.

Askeri Konsey’le koalisyonun anlaştığı geçiş hükümetinin şartları neler? Koalisyon bu hükümette nasıl konum alacak? Komünist Parti nasıl konum alacak?

Buradaki asıl problem, askerlerin fikirlerini sürekli olarak değiştirmesi. O yüzden, kimin, ne şekilde yönetimde olacağı hususunda bir anlaşma olduğunu söylemek zor. SKP, İttifak’ın içindeki bazı partilerin askerle ilişki şekillerini reddettiği için; eğer bu şekilde anlaşma sağlanırsa, SKP hiçbir şekilde bir geçiş hükümetinde rol almayacaktır.

Askeri Konsey geçtiğimiz günlerde bir darbe girişimi yaşandığını bildirdi. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Muhalefet ile Cunta arasında ne zaman bir anlaşmazlık olsa, Cunta’nın kaçış yolu hep darbeye ithafta bulunmasıdır. Darbe hakkında yaptıkları son açıklama, göreve geldiklerinden beridir yaptıkları dördüncü açıklamadır. Öte yandan, bu açıklamalar uluslararası camiada askerleri dengeleyici unsur olarak gören bazı güçlerin ellerini güçlendirmekte.

Ordu sadece Hızlı destek kuvvetleri, Cuntacılar veya Beşir destekçilerinden mi oluşuyor? Ordu’da muhalefete destek veren bir kesim var mı?

Hâlihazırdaki subaylar çoğunlukla Müslüman Kardeşler tarafından seçilmişti. Aşağı yukarı son on yılda subay seçimleri üzerindeki etkileri zayıflamıştı. Generallere gelince onlar Al Başir’in seçimleri idi. RSF bir savaş lordu tarafından yönetilen (Dagolo, ya da Hamidti diye biliniyor. ÇN.) haydut bir milis kuvvettir ve kim daha fazla teklif verirse onun için savaşır. Şu zamanda tamamen Körfez Ülkeleri’ne satılmış durumdadır.

Elbette askerlerin, düşük rütbeli subayların ve ordunun içinde yurtsever bir grup var.

Ülkenizde yer alan ve muhalefet cephesindeki silahlı örgütlerin bir kısmı, doğru okuyorsak, Cuntayla ayrı bir müzakere süreci yürütmeyi tercih etti. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Ülkenizdeki silahlı isyancıların politik tutumu nedir?

Evet, bazı gruplar TMC ile müzakerede bulundular. Fakat bugün, tüm silahlı gruplar sivil hükümet prensiplerini ve askerin kışlalarına dönmesini savunmakta.

Devrimin gelişimine dair nasıl öngörülere sahipsiniz ve SKP şu aşamada neyi örgütlemeye çalışıyor?

Kısacası, Sudan’da içinden geçtiğimiz süreçte aslında devrimci durum gelişiyor. Şimdiye kadar bazı başarılara ulaşıldı, fakat birçok son derece önemli hedef ulaşılmayı bekliyor. Bunu başarmak demek sadece eski rejimi alaşağı etmek demek değil, onu parçalara ayırarak, tasfiye ederek, milli demokratik devrimi gerçekleştirecek adımları atan demokratik bir alternatifi inşa etmektir. Her önemli dönüm noktasında, devrimci mücadelenin yararı için, dikkatli olmalı, önümüzdeki zorlukların farkına varmalı, devrimin amaçlarına ve mücadelenin seviyelerine uygun olacak taktikleri ve ittifakları belirleyebilmeliyiz.

“Deneyimlerimizin ortak devrimci tarihimize bir iki ders daha eklediğine eminiz.”

Bu bölümde devrimin tarihsel, toplumsal dinamiklerini konuştuk. İşçi sınıfı, kadın hareketi, sosyalist hareketin durumuna dair bilgilenmeye çalıştık. Bölgedeki savaşa dair sorular da sorduğumuz söyleşi de Al Fadol bölgemizdeki devrimci hareketleri ortak tutum almaya çağırırken. Ortak eylemi ve fikri geliştirecek bir toplantı çağrısı yaptıklarını ifade etti:

Sudan’da devrim sürecine nasıl bir tarihsel, toplumsal gelişimin devamı olarak ulaştık?

Ülkemiz bağımsızlığını kazandığından beri, partimiz politik bağımsızlığını ekonomik bağımsızlıkla tamamlamak için mücadele veriyor. Ülkenin emperyalist çevrelerden tamamen bağımsız olması için, milli demokratik devrim programının uygulanmasında işçi sınıfının söz sahibi olduğu gerçek bir demokratik devlet haline getirmek için uğraşıyor.

Bununla birlikte, örgütlü kitleler amaçlarına ulaşmaya her yakın olduklarında, ülke içindeki ve dışındaki karşıdevrim güçlerinin bağımsız kitle hareketine karşı fikir birliği sağladığı ve ayaklanmalarını sonlandırmak için silahlara başvurduğu tekrarlanan bir vakadır.

Bu, 1958’de, bağımsızlıktan iki yıl sonra, 1969 ve 1989’da gerçekleşti. Bütün bunlar SKP’yi sarstı. Demokratik sendikalar vahşi bir baskı altına alındı: SKP liderleri, önde gelen sendikacılar ve öğrenci liderleri öldürüldü.

Dolayısıyla, şu anki durumun neyi temsil ettiğini söyleyebiliriz, bağımsızlıktan bu yana mücadelemizi karakterize eden son derece ilerici ve devrimci tarihsel süreçtir. SKP’nin 1989’daki darbeden sonra kendini yeniden kendini inşa etmesi zaman aldı. Parti, hedeflerine ulaşmak için derslerini öğrendi ve Parti’yi kendisinin ve bölgenin engin deneyimleri üstüne inşa ediyor.

İşçi sınıfının durumu nasıl genel hatlarıyla nasıl? Sudan Uzmanlar Örgütü (Sudanese Professionals Association) önemli bir role sahip görünüyor. Bu birlik nasıl işliyor? Organizasyonda işçiler temsil ediliyor mu?

Daha önce SKP’nin ve çalışmalarının her zaman karşı devrimin zaferinde en yüksek bedeli ödediğini belirtmiştik. 1969’da askeri rejiminin hedefi işçi sınıfını ve SKP’yı zayıflatmak amacıyla demokrasiye el koymak, siyasi partileri ve sendikaları ortadan kaldırmak ve yasaklamaktı.

En başından beri örgütlü işçi sınıfını ana düşmanı olarak ilan eden Müslüman Kardeşler’in yönetiminin 30 yılında işçi sınıfı çok fazla acı çekti. Hükümetin sendikaları dışındaki bütün sendikaların sesi kısıldı. Zorlu ve amansız bir mücadele ve fedakarlıklar yoluyla, özellikle 2013’teki ayaklanmadan bu yana geçen yıllarda, komünistler ve müttefikleri, bu hükümet sendikalarına meydan okumak için kademeli olarak demokratik alternatifini kurmayı başardılar.

İşçi sınıfının sendikalarda ve mücadelede eskiden olduğu gibi ana güç haline geldiğini söyleyemeyiz ama etkisi artıyor ve muhalefette önemli rol oynuyor.

Kalifiye işçiler işçi sınıfının yaklaşık% 50’sini temsil etmektedir ve bağımsız sendikalar da örgütlenmiştir. İşçilerin çoğunluğu, demiryollarında, limanda ve özel sektörde çalışıyor. Tahmin edersiniz ki; çalışma koşulları çok kötü. Düşük ücret; sağlık sigortası yok; çok kısa ücretli tatiller var; ve işçinin işten çıkarılmasını önleyen sözleşmeler yok…

SPA (Ç.N: Sudanese Professionals Association; Sudan Uzmanlar Örgütü: Öğretmen komitesi, Sudanlı Doktorlar, Gazeteci Ağı, Demokrat veterinerler, Üniversite Profesörleri Derneği gibi 17 dernekten oluşuyor) süreçte ve ittifakta önemli bir rol oynamaktadır. İşçi sınıfının temsilcileri de dahil olmak üzere tüm profesyonel kuruluşların çatı örgütü.

Bir bütün olarak Devrimci, Sosyalist hareketin durumu ve gelişimini ana hatlarıyla anlatabilir misiniz? Son olarak devrimde nasıl konum alındı?

Devrimci ve sosyalist hareketler hakkında konuşmak zor. SKP’nin stratejik ittifakı işçi sınıfındaki demokratik kitle örgütleri, köylülük, devrimci aydınlar, öğrenciler, gençler ve kadınları içerir. Elbette diğer politik partiler ve Ulusal Konsensüs Güçlerine dahil olan ve dışındaki Arap milliyetçileri de var.

Kadın hareketinin, durumu ve gelişimini ana hatlarıyla anlatabilir misiniz?

Sudanlı Kadınlar Birliği, 50’li yılların başında bir grup komünist ve demokrat kadın tarafından kuruldu. İlk başkanı merhum Fatima Ahmed, SKP’nin bir merkez komite üyesiydi. O zamandan beri, kadın hareketi ile SKP arasında bir etkileşim vardı. Devrimde büyük bir rol oynuyorlar. Siyasi harekette ve sendika hareketinde önde gelen pozisyonlara sahipler. 41 üyeden oluşan merkez komitemizin 12’si kadın yoldaşlardan oluşuyor. İki kadın yoldaş, politbüro üyeleridir. Kadınların kitlesel eylemlere katılımının % 64’e ulaştığı da vurgulanmaya değer.

Bölgeye yayılan 3. Paylaşım savaşının başlangıcı diyebileceğimiz bir süreç yaşıyoruz. Yemen ve bölgedeki savaşı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bölgemizdeki devrimci güçlerle ilişkiniz nasıl? Bölgemizdeki devrimci güçlere dayanışmayı ve mücadeleyi büyütmek için ne yapılmalı?

SKP, bölgedeki komünist partilerin toplanması ve mevcut tehlikeli durumu görüşmesi için çağrıda bulundu. -Yemen’deki savaş, Suriye’deki durum, Kürt sorunu, olası askeri çatışma ve ABD emperyalizminin İran’a müdahalesi ve işgal altındaki Filistin’deki patlamaya hazır durumun üzerine.- Bunlar üçüncü dünya savaşına yol açsa da açmasa da, durum gergin olmaya devam ediyor ve bölgenin komünist partileri ile Akdeniz ve Kızıldeniz etrafındakilerin dikkatini ve ortak eylemini gerektiriyor. Böyle bir toplantının hem ilişkileri, hem anlayışı hem de dayanışmayı geliştirmek için hayati bir öneme sahip olduğunu düşünüyoruz.

Sudan devrim süreci, bölge tarihine zengin deneyimlere katkıda bulunacak. 2016’da yapılan 6. Kongre’nin ardından ülkemizdeki durumu tartışırken, Merkez komitemiz, Mısır, Tunus ve Filistin ayaklanmasının deneyimlerini eleştirel olarak inceledi. Deneyimlerimizin ortak devrimci tarihimize bir iki ders daha eklediğine eminiz.

Dr Fathi Al Fadol