Yaşayan ölüler olmayacağız!

“Güleriz acınacak halimize” mi?

Gülüyor musun haline, halimize? Biz gülmüyoruz. Acıyor musun kendine ve senin bizim gibi emeğiyle çalışarak geçinenlerin haline. Biz acımıyoruz.

Acınacak bir şey yok çünkü, gülünecek de… Sadece kaskatı gerçekler var: Milyonlarca işsiz, gelecekleri çalınan milyonlarca insan. Bir tarafta lüks içinde yaşayan saraylılar, bir tarafta elektrik, su, doğalgaz faturasını nasıl ödeyeceğini kara kara düşünen biz emekçiler. Bir tarafta sırtımızdan geçinen ve bizi yöneten bir avuç asalak, diğer tarafta emeğiyle günü yaratan işçiler-emekçiler… Yani biz.

Biz bu devranı döndüren emekçilere, kendimize neden acıyalım? Hayatı durduracak güce sahip olan milyonlarca emekçinin, örgütlenmek ve kazanmak yerine işçi cinayetlerinde ölmesine, intihar etmesine neden acıyalım?

Borçlarını ödeyemediği için çocuklarını ve eşini öldürerek intihar eden babaya örneğin, acıyor musun? Biz acımıyoruz.

Patronun sırtını doyurmaya verdiği emeğin onda birini kendi kurtuluşu için vermeyen, üretimden gelen gücünü kullanmayan, adeta kurban edilmeyi bekleyen işçi kardeşim; yoksa patronu, ya da onlar adına yöneten, her gün sana, bize küfreden egemenleri; kendinden, çocuklarından daha mı çok seviyorsun?

Seyretmeye, seyrettikçe kirlenmeye, yakınmaya, acımaya, hep kaybetmeye daha ne kadar dayanabilirsin? Yaşayan ölü olmaya, bu yılgınlığa, bu tembelliğe daha ne kadar devam edebilirsin?

Evet, tembellik bu. Günde 12 saat çalışan işçi tembel olur mu? Olur. Kendi geleceği için mücadele etmeye eli varmıyorsa, patron için kaç saat çalıştığının bir önemi yok. O yalnızca ne kadar sömürüldüğünün göstergesidir.

Eğer yok diyorsan, bir şeylerin değişmesini istiyorum diyorsan; artık seyretmeye ve yakınmaya son. Bir adım atmak zorundasın. Gerçekçi ol, durumunu gör, gücünü de gör ve bir adım at.

Biz ne kendimize, ne sınıf kardeşlerimize acımayız. Çünkü işçi sınıfının gücünün ne demek olduğunu biliyoruz. İşçiler- emekçiler beraber harekete geçtiğinde, şalterleri indirip üretimi durdurduğunda, 15-16 Haziran 1970 büyük işçi direnişinde patronların “devrim oluyor” diye özel uçaklarına atlayıp kaçmalarından biliyoruz. Ankara’nın göbeğinde direniş çadırlarını kuran Tekel işçilerinin deneyiminden biliyoruz. On binlerce metal işçisinin 2015 Mayıs’ında yarattığı ‘metal fırtınadan’ biliyoruz. Hayatın akışını değiştiren, özgürlüğü ciğerlerimize çektiğimiz Gezi direnişinden biliyoruz.

Bizi arada sırada sandık başına toplayıp kaderimizi değiştireceklerini iddia edenler, bizim yerimize nasıl yönetileceğimize karar verenler, nasıl sömürüleceğimize karar verenler, yani devletliler, yani sermaye sınıfının adamları mı siyasetten anlar ancak? Siyaseti onlar mı yapabilir ancak? Hayır. İşçilerin, emekçilerin üretimiyle siyasetin bir ilgisi yokmuş gibi tiyatro oynayan yönetenler aslında çok iyi bilir ki, siyaset sokakta, fabrikada, üretim başında yapılır esas. Kendileri bunu iyi bilir ve bizim de öğrenmemizden çok korkarlar.

Çok iyi bilirler ki, biz genel greve çıktığımızda, üretimi durdurduğumuzda, onların o süslü laflarının, o kürsülerinin, o meclis salonlarının, o saraylarının, savaş naralarının, böbürlenmelerinin esamesi okunmaz. Ne zamları kalır, ne yasakları… Çaresiz kalırlar, koltuklarından olurlar.

Biz üretmezsek, biz yaratmazsak onların devranı dönmez. Ama biz örgütlendiğimizde, mücadele ettiğimizde, patronlar için çalıştığımız kadar kendi kurtuluşumuz için de çalıştığımızda, geleceğimizi kazanırız. Özgürlüğü kazanırız. Ağız dolusu gülmeyi, ve çocuklarımızın başını kaygılanmadan okşayabilmeyi kazanırız. Onurumuzu kazanırız.

Kazanmak istiyorsan, adım atmanın zamanı. Diğer işçi kardeşlerimizle meydanlarda buluşmanın, beraber yapacaklarımızı konuşmanın, harekete geçmenin zamanı. 8 Aralık’ta “İnsanca Yaşamak İstiyoruz” mitingine katılmak, iş arkadaşlarını, komşunu, arkadaşını çağırmak bunun için bir adımdır.

Kendi kendine söylenmek, fısıltıyla konuşmak yerine beraber haykıralım. Ödeyemediğimiz faturanın, çocuğumuza yediremediğimiz yemeğin hesabını soralım. Bu bir adım. Sonrasında da kazanana kadar daha fazla işçi kardeşimizi mücadeleye nasıl katacağımızı konuşalım. Harekete geçelim, kazanmak için gücümüzü kullanalım.

8 Aralık’ta Bakırköy’de “İnsanca Yaşamak İstiyoruz” mitinginde buluşuyoruz.

KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA; YA HEP BERABER, YA HİÇBİRİMİZ!

EKMEK, BARIŞ VE ADALET İÇİN GENEL GREV, GENEL DİRENİŞ!